21 Mart 2010 Pazar

Son Dakika Haberleri ile uyanıyorum

Son derece doğal, rahat ve haber sunarken yeri geldiğinde tebessüm edebilen bir haber spikeri Sinem Dinçay. Bu yüzden agresif meslektaşlarını izlemeye tahammül edemiyor.

Harley Davidson motosikletini kullanmakla haber sunmanın benzer disiplin gerektirdiğini belirten Dinçay, "Motosikletim çocuğum gibi, bir yeri çizildiği zaman çok üzülüyorum. Babam bile olsa motosikletimi kimseye vermem." diyor.

SHaber Tv'de hafta içi sunduğunuz 'Sıcak Gündem'in gündemi belli. Sizin gündeminizde ne var?


Benim gündemimde de sıcak gündem var. (Gülüyor) Hayat hakikaten bu dönemler sıcak gündemle iç içe geçiyor.

Televizyonun tozunu demeyelim de frekansını ne zaman yuttunuz?


15-16 yıl oldu, ilk TRT'de dizi oyunculuğuyla başladım. Maçka Teknik'te moda dekorasyon okuyordum ve mimar olmak istiyordum. Bir derginin güzellik yarışmasında 1990'da sempatik güzel seçilmiştim. Güler yüzlü olmamla ilgiliydi herhalde. (Gülüşmeler) Çok kısa bir dönem tecrübe olsun diye, çok kaliteli işlerde fotomodellik yaptım. Günümüzde yapılan işler gibi değil ama. Bize Nasıl Kıydınız?, Yarasa gibi sinema filmlerinde ve birçok dizide görev aldım. Şimdi geçmişe bakınca çok da tercih etmiyormuşum aslında, niye yaptıysam? (Gülüşmeler) Bugün yapar mıydınız derseniz, yapmam.

Sunuculuk nereden çıktı peki?


Post production sektöründe Türkiye'de ilk üçe giren firmalardan birini kurdum. Dünyadaki sinema sektörü tekniğinde çok önemli insanları tanıdım, iyi öğrendim. Şirket sahibi arkadaşımdı. Ya arkadaşlığı tercih edecektim ya şirketi. Arkadaşlık daha önemli; ayrıldım ve ABD'ye kız kardeşimin yanına gittim, dört ay orada kaldım. Sevdiğim bir dostumun tavsiyesiyle Samanyolu'na başvurdum. Sağ olsun o aile, bağrına basıp kabul etti. Bu kabul kolay olmadı tabii. 2,5 ay gece sabaha kadar yayın yaptım. İlk bir ayı televizyonun, sonrası benim tercihimdi. Gündüze cesaret edemedim, çok yoğundu.

Yarasa gibiydiniz yani...


Aynen öyle! Sonra tansiyonum 4'lere inince 'Sinem, daha fazla diretmenin anlamı yok, normal bir insan ol!' dedim ve gündüz kuşağına geçtim.

Bu yoğun gündem, bir kadın olarak nelerden taviz vermenizi gerektiriyor?


Hanımlara bakıyorum, çok özeniyorum. Sohbetler, beş çayları, tatlılar-tuzlular... O sırada biz gündemi kovalıyoruz. Ayaklarımı uzatıp televizyon karşısında çok anlamsız dizileri izleyerek bulmak istiyorum kendimi. Ama hiç öyle şansım yok.

Kamera önünde uzatsanız...


Kamera önünde uzatma şansım olsa inanın onu da yaparım. (Gülüşmeler)

Hangi tür haberleri sunmak keyif, hangilerini sunmak hüzün veriyor?


Mağdur insanların mağduriyetlerinin giderilmiş olduğunu göstermek ve sunmaktan keyif alıyorum. Yaşlıların muhtaçlık durumunu gösteren haberlerden hiç hazzetmiyorum. Çünkü korkunç içine giriyorum o haberin ve o kişiyi bulma eğilimine giriyorum. Allah güç kuvvet verdiği sürece de yapmaya devam ederim. Hata karşısında güçlüyümdür, duygusal değilimdir ama çocukların herhangi bir zulme ya da istismara maruz kalmaları karşısında korkunç zayıf oluyorum.

Haber spikerlerinin yüzü genelde sert hatlardan oluşuyor. Siz ise olabildiğince doğalsınız. Niye?


Ben o şablona katılmıyorum, çünkü öyle bir şablon yok. Ekranlardaki spikerlerin hallerine, tavır ve duruşlarına baktığımız zaman hiçbirinin o şablonla örtüşmediğini görürüz. Agresif, sert, otoriter durmak bir haberi doğru aktarmak anlamına gelmez. Kimileri dövecek gibi haber aktarıyor. Bana son derece yapmacık geliyor. Bu nedenledir ki o tip haber sunan arkadaşları da izlemiyorum. Doğal olduğunuz sürece izleyici ile o iletişimi kurabilirsiniz. İnsani haberler sunarken spiker duygusunu belli etmeli, belli etmiyorsa zaten inandırıcı değil. Siyasi haberlerde elbette tarafınızı belli etmeden düz durmak lazım. İkisini iyi ayırt ettiğimi düşünüyorum.

Eve gidince haber mi izliyorsunuz, dizi mi?


Dizi izlemiyorum, hayatım haber.

Spikerlik gibi son derece disiplin gerektiren bir işiniz, motosiklet gibi özgürlük çağrıştıran da bir mobilize tutkunuz var hayatta. Harley Davidson kullanıyorsunuz. Bu ikisi birbirini dengeliyor mu?


Ona katılamayacağım, çünkü son derece disiplin isteyen bir hobim var. Motosiklet kullanmak başka bir felsefe. Sadece araç olarak kullanmıyorum motosikleti, işimi halletmek için kullandığım bir araç değil. Motosiklet çocuğum gibi. Bir yeri çizildiği zaman gerçekten çok üzülüyorum.

İlginç! Bir motosikletin felsefesi ne olabilir ki?


Giydiğiniz kıyafetten tutun da, duruş şeklinize ve motoru sürüş biçimine kadar bir anlayışı var. Bu tür araçları canım ülkemizde kullanmak oldukça güç, bayansanız daha da bir güç! Değerli otomobil sahipleri yolda sıkıştırıyor, bundan büyük bir keyif alıyor, suratınıza gülüyor. Sizin orada iki dakika sonra kolunuzu-bacağınızı kıracağınız ya da ölebileceğiniz umurunda değil.

15 yıldır iki tekerin üzerindesiniz. İlk kullandığınızda anne-babanız bir şey demedi mi?


Demez olur mu? Rahmetli babam tam bir Karadeniz erkeğiydi, "Kafana koyduğunu yapacağını tahmin ediyorum, ama şunu da bil; motoru alıp geldiğin dakikadan itibaren sabah uyandığında yanında lastiklerinle beraber uyanırsın." demişti. (Gülüşmeler) Ama sonra çok gezdirdim onu motorumla. Annemi de gezdiririm. Binmeyenler 'çok tehlikelidir' gibi bir önyargıya sahiptir ama ben bir deneme turu atmalarını öneririm.

Bisikletle mi başlıyor bu tutku?


Evet, ama benim ekstrem sporlara ilgim çocukluğumdan beri var. Çocukken bisikleti de tek teker kullanıyordum. (Gülüşmeler) İlk Japon motoruyla başladım, şu an 7. motorum. Üçüncü Harley Davidson'um. Bir yıl boyunca araştırarak bütün parçalarını kendi zevkime ve kişiliğime göre yaptırdım. Gösterişi çok sevmem, siyah ve sade bir tasarım tercih ettim. Konforlu olsun istemedim, çünkü konfor arttıkça motosiklet olmaktan çıkıyor.

Harley Davidson normal motosiklete göre daha zor gibi görünüyor. Hani çarmıha gerilmiş gibi filan uzatıyorsun ellerini? (Gülüşmeler)


Benim motorum çarmıha gerilmiş gibi değil bir kere! 883 Custom Sporster denilen bir yarış motorunu andırıyor. Bu sizin isteğinize bağlı. Her şey yapılabilir motosiklet üzerinde.

Makyaj aynası da koydurdunuz mu? (Gülüşmeler)


Motosikletin üzerinde makyajı filan düşünmüyorsunuz tabii. O da doğal olmalı.

İş yoğunluğu başlayınca motosikletle toplu gezme alışkanlığı bitiyor mu?


Evet bitti, öncesinde çok yapmıştım. Belki de doydum diyebilirim o gezilere. Şimdi kemik bir arkadaş topluluğumuz var, onlarla beraber vakit buldukça yakın civarlara gidip mangal filan yakıyoruz. Aslında motosikletle Maslak'tan Ortaköy'e gitmek bile size Güney'e gitmiş gibi keyif verebilir. Kuş gibi evinize gidersiniz. Motosiklet tek başınıza değil, birileriyle paylaştığınızda anlamlı. Motosiklet kullananların yüz ifadelerine bakın, anlayacaksınız ne demek istediğimi...

Kuryelere bakıyorum hiç de mutlu değiller!


Kuryelere bakmayın. Onlar hakikaten zor ve tehlikeli bir iş yapıyorlar. Keyif için kullananlara bakın.

Motor sesi duyduğunuzda dönüp bakar mısınız?


Motor sesini duyduğumda direkt kafamı çeviriyorum.

Siz de diğer motorcular gibi 'Ferrari'm olacağına Harley'im olsun!' diyenlerden misiniz?

Arabaya hiç ilgim olmadı, araba kullanırken müzik dinlemek keyif verir. Rüzgârı hissetmek isterim, sunrooflu olsun. Kamyon kullanmak isterdim. (Gülüşmeler) Ekstrem olan her şeye meraklıyım. Sıradan olan şeyleri sevmiyorum. Herkesin yapabildiğini zaten yapabilirim, herkesin yapamadığını yapmaya çalışıyorum. Sadece yükseklik korkum var, kara ve suda her türlü aktivasyonu yapabilirim. F16 kullanmayı çok isterim. Harley kullanmak nefes almak demek.

***

Motosikletimi babama bile vermem

İki tekerin üzerinde olmak mı, haber sunmak mı ağır basar?

İkisi de farklı bir heyecan benim için, ayıramam. Motosikletten haber nedeniyle ayrı kalıyorum, demek ki haber biraz daha ağır basıyor. Dilde motosiklet, içeride habercilik var.

Rüyalarınız değişti mi haber sunmaya başladıktan sonra, alt yazılar mı geçiyor rüyalarınızdan? (Gülüşmeler)


Eskiden safarilerde görüyordum kendimi, ama artık ya Bakanlar Kurulu'nda ya da Silivri'de görüyorum. Valla 'son dakika' bantları geçiyor rüyalarımda. Devlet büyüklerimizi görüp çığlık atarak uyanıyorum.

Motosiklet kazası haberlerini verirken ne hissediyorsunuz?


Şu ana dek iki kere verdim motosiklet kazasını. Korkunç hissediyorum kendimi. İzleyiciler de o an benim motosiklet kullandığımı anlıyorlarmış gibi düşünüyorum. 'Ben olsam ne yapardım?' gibi birtakım paranoyak düşünceler geçiyor zihnimden.

Canlı yayın kazası mı, yoksa motosiklet kazası mı moralinizi daha çok bozuyor?


Motosiklet tabii. Adı üzerinde canlı yayın, hepimiz insanız, senelerin duayenleri bile ne gaflar yapıyor. Son derece normal bu. Ufak tefek motosiklet kazaları oldu. Ufak kazalarda altında kalıp da üzerime devrilmesine filan çalıştım. Motora bir şey olmasın yani. ((Gülüşmeler) Gözüm gibi bakarım motosikletime. Çocuklarını rutin kontrole götüren ebeveynler gibiyim, hiç aksatmam kontrollerini.

Motosikletinizi bir arkadaşınıza binmesi için verir misiniz?


Asla! Babam bile olsa, vermem kimseye.
H.SALİH ZENGİN-ZAMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder